19 Temmuz 2007 Perşembe

Havuza girmek güzel ama...

Havuza girmek güzel ama üstünü değiştir git gel zor oluyor diyen teyzeme dün birazcık yardımcı oldum. Hem de su soğuk mudur değil midir diye düşünmesine gerek kalmadan kendisini bir anda havuzda buldu. :)

İstanbul'da gezerken miting programlarına bakıp da ona göre karar vereceğimiz bir haftasonuydu. Gerçi partiler için farketmiyor, miting yapmasalar bile seçim büroları ana merkezlere koydukları masalar ve çadırlarla da heryerlerde varlıklarını sürdürüyorlar. Bir de sonuna kadar açılmış ses sistemleri miting havasında. C.tesi günü Pendik'te de mi miting vardı diyip de karşılaştığımız durum da buydu aslında.

3 gün boyunca işe erken gelip mesai yapacaktık. Dün saat 7,30 da gelip yarım saat geciktim. Yarın unutma mutlaka erken gel telkinlerine inat yapar gibi bugün de uyuyakalıp saat 8,15 de geldim. Yarın bakalım kaç olacak :P Mesai yapmak ve ben biraz zıt kavramlarız sanırım :)

14 Temmuz 2007 Cumartesi

Bir haftasonu alana bir nikah...

Bu sıralar haftasonları nikahlar durmak bilmiyor. Artıları tabii ki bir çok arkadaşımla bu vesileyle görüşmek, mutlu günlerini görmek. Eksilerine biraz da bakalım. C.tesi günü şirkete herkes kot pantolon , tshirtle gelirken hafta içi geldiğim gibi kumaş pantolon, gömlekle gelmek... Psikolojik olarak rahatsız hissediyorum kendimi , moral motivasyonu geri getir ondan sonra :P Ayrıca her evlendirdiğimizin ardından hala bekarsın diyen içimdeki ses :)

Bu arada geçen hafta nikah memuru belediye başkanı olan arkadaşımın malum soruya "sonsuza kadar evet" demesini burdan da tebrik ediyim. Yoğun bir alkış fırtınası gerçekleşti. Tabii bir de adı sonsuza kadar evet diyen damat oldu, ismini hatırlamayanlar ordan çıkartıyormuş telefonda konuştuğumuz üzere :)

8 Temmuz 2007 Pazar

Nikahlar ve Haftasonları

Tarih 07.07.07 olunca taliplisi de çok oluyor. Biz de sevgili Mehmet'imizi (lise arkadaşım) dün evlendirdik. Herşey güzel ama nikah saati 18.40 olunca ve ben de işten 12.00 de çıkınca bana dışarda vakit öldürmek kalıyor. İşyerinden eve de gelmek olmaz, avrupa yakasından anadolu ya geçip tekrardan Bahçelievler'e geçmek çok güzel bir seçim olmasa gerek.

Ben de çözümü Galeria'da buldum, küçük salonlarından bir tanesinde Zor Ölüm'ün bol aksiyonlu sahnelerini izleyip ardından nikah salonunun yolunu tuttum. Arkadaşımın nikah memuru olan belediye başkanına sonsuza kadar evet demesinin ardından nikahı nihayetlendirip niyet ettik gülhane nin parkına gitmeye. Ama nerdee. Cumartesi gününün kalabalığıyla parka araçla girmek yasakmış, biz de az ilerdeki belediye tesislerinde yan tarafımızdaki düğün gürültüsünün yanında bir sohbete oturduk. Hoşdu, en azından bu buluşmayla o kadar beklemenin acısını çıkarmış oldum.

Bu arada Muharrem abimiz yatağımı yapmış saolsun, ben artık bu yatak yapılmaz diyordum ama yaklaşık 2 saatlik bir uğraştan sonra canavar gibi olmuş. Bu vesile ile yeni yatak aldırmak için evlenmeme gerek kalmıyacak :P

5 Temmuz 2007 Perşembe

Yatağım kırıldı.

Her ne kadar son zamanlarda biraz kilo alsam da kırılan yatağın suçlusu ben değilim, itirazım var :) 78 kiloyum , bu da uzun boylu biri için gayet normal. Bugün gittim biraz annemi suçladım, son zamanlarda iyi kilo aldın, sonra da bir oturdun yatağımı kırdın diye . Ayak kısmı kırık , baş kısmı ise hala ayakta duruyor. Arasıra çatırtı sesleri gelse de idare ediyoruz, yakında yer yatağı olarak kullanırım , enkazın altında kalmazsam.

Yatak talebim aile ebeveynleri tarafından evlen de öyle alalım bahanesiyle ertelendi :P. Evin okuyup da adam olan üni mezunu , en büyük ve bekar kalan tek çocuğu olarak yavaş yavaş alay konusu olmaya başladık sanırım. Kardeşler teker tekere çoluk çocuğa da karışıyor. Napsaydım okumasa mıydık? Birileri onca yıl okuduktan sonra ve şu an halen y. lisansım bir yandan işle beraber devam ettirirken "boşa okuyorsun!" dese de okuyup adam olmaya ve ülkeyi kurtarmaya kararlıyız :). Zaten bir bitirme tezim kaldı, 3,56 ortalama yapmışım. İnek diye bazılarıyla çok alay ettim sanırım.

3 Temmuz 2007 Salı

Bir dondurma yesem...

Aşırı sıcaklar tekrar geliyor, sıcakla beraber serinlemek lazım. Favoriler tabii ki dondurma ve karpuz bu konuda. İşyeri , araba ve ev üç noktasında klimalar altında geçtiği için hayatımız ne zamandır evdeki buzdolabından bir kaç kaşık almak dışında magnum ve diğer saplı :) dondurmaların tadına varamadım bu sene. En son mayıs'tı sanırım yediğimde. Birinci hedef, dondurmacı iş çıkışı :)

Savaş ve strateji oyunlarını sevmişimdir. Civilization vazgeçilmezimdi, hiç bir zaman alternatifi üretilemedi benim için. Son zamanlarda farkettim ki travian denen bir online oyun beni kollarına almış. İkinci köyü kurmayla bağımlılığım daha ileri bir noktaya çıktı. Neler oluyor ya?
Sadece bir flickr'ım vardı önceden.

Benim karnım acıktı, yemek çok kesmedi . Bir kaç bebe bisküvisi alıyım :)

2 Temmuz 2007 Pazartesi

Pazartesi Sendromu

Her gün tarlalar ve geniş alanlardan şehrin göbeğine bir buçuk saatlik ve bol trafik içeren bir seyahatten geliyorum şirkete. Artık trafik hayatımın değişmez bir parçası. Gerçi kendimi sabırlı bir insan olarak görürüm ve çok da trafik zorlamaz. (Şikayet etsek neye yarar :P) Belki arabam otomatik vites olsaydı daha rahat ve keyifli bir seyahat yapabilirdim. Elime bir şeyler alıp hafiften göz atmam rahat olurdu ama böyle olunca bir yandan vites bir yandan direksiyon bir yandan da polisleri gözlemek hiç hoş olmuyor :)

Dün ayağıma giren kramp hala etkisini sürdürüyor hafif dozda. Sanırım aşırı aksiyon gerektiren bir spor yapmadığımdan uzun zamandır dünkü su topu maçı kas ağrıları olarak geri döndü.

Bu pazartesi daha az sendromlu bir gün oldu diyelim çok şükür. Her hangi bir acil iş yok, her şey tıkırında. Aman maşallah diyelim. İçimdeki Murphy de fırtına öncesi sessizlik diyor , bir korkulu bekleyiştir devam ediyor.

Dün bizimkiler saat 22.30 gibi geldiler. Hafif de tahminlerimde yanılmanın mahcubiyeti vardı. Napalım Fatma Zehra hanımın uyku durumunu pek hesaba katamadık. :)

1 Temmuz 2007 Pazar

İçime bir rahatlık düştü...

Hemen aldım laptopumu , çıktım balkona. Hem wireless hem laptop olduğu halde masada oturmak rahatsız edici. Zaten günboyu haftaiçi bir bilgisayar başında , kapalı bir odada bunalıyorum. Haftasonunu dört gözle bekledikten sonra bu kadar hoyratça kullanmak pazartesi sendromunu daha şiddetli yaşamakla sonlanıyor malesef.

Sıcak giden havalarda hadi dışarı çıkmayıp klimayı açıyordun. Sanırım biraz da bunun alışkanlığı oldu diyen iç sesime peki şu an ne klimayı açtın, ne gün boyu dışarı çıktın hava da püfür püfür eserken bu bunalım niye diyorum:P Kırdık galiba kalbini de biraz :)

Şaka bir yana geçen hafta arkadaşımın düğünü için C.tesi den Adapazarı'na gidince ve pazar akşamına kadar koşuşturmaca içinde geçirince bu hafta şöyle bir evden hiç çıkmıyım dedim. Bilgisayar başında , havuz sefasında ve ardından tembel tembel oturarak geçip gitsin bu gün de.

Az evvel evde sıkılıp hadi Ömer abilerin Ballıca'daki evlerine gidelim diyen ben , bir buçuk saatte hazırlanıp rekor kıran aileme kızarak burda kaldım. Benim pazarım ve keyfim kıymetli kardeşim :) Bir buçuk saatte gitmek için hazırlık yapıyorlarsa herhalde bir saat te kalkmak için hazırlık yapacaklar. Doğal olarak bir iki saat de kalırlarsa bu gece 11-12 gibi yatmaya gelirler eve. Dur bakalım takipteyim, tahmin doğru mu :)

Şimdi ABD ye gidip bir Iphone alıvermek lazım. Hp Ipaq 6515 den sıkıldım. Zaten arasıra kapanıyor, harflerin bazıları basmamaya başladı ve yeterince büyük . Nispeten küçük bir cihaza ihtiyacım var. Belki dayanamayıp p990 i yi alırım, bir ay sonra hiç belli olmaz.

Başlarken...

Aa ne güzel bir gün diyebileceğim bir günlük yazı tahtam olsun istedim :P Şimdiye kadar tuttuğum için günlük yazılarım saolsun annem tarafından büyük bir özenle saklanıldığı yerden bulunup okunduğu için yazdıklarımı buralara koymak herhalde zor olmayacak.

Her hayat bambaşka bir dünyaysa eğer ve herşey aynı dediğimiz halde her gün binlerce şeyi yapıyorsak belki de bunları farketme arayışı olmalı bu blog.

Çok ciddi formatta yazmayacağım kesin. Zaten bu ciddiyet ve mükemmellik arayışı seçici, diğer blogumu ayda bir güncellemeci yaptı. İçimden ne eserse, bazen delice, bazen saçma.. Bir birey olarak bir kalemum olarak ne varsa dökülsün.

Haydi bakalım , Bismillah!